21 Ocak 2013 Pazartesi

HAVVA MI, ADEM Mİ?

Havva mı, Adem mi? 




Ne zaman Havva Adem’e elmayı yedirdi, işte o zamandan itibaren dünya ilişkiler üzerine konuşur oldu. Konuşmaya da devam edecek…
Bende bugun biraz ilişkiler üzerine ahkam kesmek istiyorum.
Öncelikle şu noktayı kesin olarak bilmek lazım. “Düşsel ve zihinsel olarak hazır olmadıkça çekim yasası asla olmaz”
Özellikle de ilişkilerde kadın seçicidir. Erkekler her ne kadar kadının seçici olduğunu kabullenmeseler de, buna ego yapsalar da , bu durum siyah- beyaz kadar net olan bır gerçektir. Çünkü erkek önce gözle sevmeye başlar. Kadının ise kafasından aynı anda  bın ayrıntı geçer. Beklentileri, öncelikleri, ihtiyaçları …. Bir dolu analizin sonucunda seçimini yaparak ilişkiye atlar. Eğer kadın seni seçmediyse, onun ‘ …..’ boşluklarını dolduramıyorsan, yedi dünya bir araya gelse de o kadın ve o erkek bir araya gelemez. Ya da şöyle diyelim; mevcut olan bir ilişkide kadın seni terk etmeye karar vermediyse, sen onu asla terk edemezsin. Gitsen bile geri dönersin. Kısaca erkeğe tüm duyguları hissetiren veya hissetirmeyen de kadın’dır…
Ama son dönem sağolsun biz kadınları ilşkilerde nasıl bır kavram karmaşası yarattıysak ve nasıl evreni altust haline getirmeyi başardıysak sonuç olarak ; kadınların yarattığı arz ve talep fazlalığı karşında şımaran nazlanan taraf erkekler oldu. Doğanın tüm imkanları bızden yanayken nasıl oldu da evrenı böylesıne ters düz, abuk sabuk hale getirdiğimizi vallahı ben de pek anlamış değilim.
Kadın-Erkek ilişkilerinin kazananı kaybedeni yoktur. Bu yüzden ilişkilerde hırs yapmamak ,saplantıya dönüştürmemek gerek. Sonuçta gitmek isteyen bir taraf varsa gitmeli. Bu süreçteki en büyük engelimiz kendi ‘egomuz’dur. Tutuklu kalışımızın altında ‘ben onu böylesine severken bu özentisizliği ya da terkedilişi haketmedim kalıbı yatar. Unutmayalım ki kimse Hint kumaşı değildir. Kendimiz de dahil. Hayatın her noktasında  ‘kendimiz’ engelini önümüzden çekmeliyiz. Çünkü kişinin en büyük engeli ‘kendisi’ dir.
İlişkide hata sendeyse bundan mutluluk duymalısın. Yani hatanın bende olması ortamdaki yaşanan olumsuzluğu düzeltip ,değiştirme ve yoluma devam etme hakkımı  bana verir.
Ama  maalesef bizler ilişkilerdeki sureci kazanan ya da kaybeden olarak yorumladığımız için en çok kendimizi hırpalar ve yıpratırız.  Oysa anlamlı hayatın sırlarından birisi de ‘kabullenmek’ tir. Evrenin bize sunduklarını kabullenip hayat mücadelemize devam etmek lazım. Kabullenmeyiş bizden en önemli iki şeyi ‘zaman’ımızı ve ‘umut’larımızı çalar.
“Hayat denge ve mücadele sanatıdır.”
Bu dengeyi hayatımıza kurgulayabılmeyi başardığımız an mutluluğun anahtarını da ele geçirmiş sayılırız.
Ayrıca ilişkilerde unutulmaması gereken bir de ‘emek’ faktöru var. Nasıl iş hayatında emek harcamadan başarıya ulaşmak zor ise ( Dikkat edin para demiyorum başarı dıyorum. Çunkü para kazanmak o kadar zor bir şey değil. Yanı başarı ve para çogu zaman aynı düzlemde olmayabiliyor. Para kazanmak bir başarı çıtası değildir. Doğru ilişkileri ve şansın faktorunu unutmamalı ) ilişkilerde de emeksiz doyuma ulaşmak zordur. Hatta imkansızdır. İki tarafta birlikteliğe emek ve zaman vermeli. Rutınlıklere ,rıtuellere derinlik katmak lazım. Yoksa zaman ve yaşam enerjinizi çöpe atmış olursunuz.
Ben herşeyi basit ama derin yaşamaktan yanayım. Birbirimize hayatı kolaylaştırmalıyız. Elbette bu kolaylaştırma ıfadesi ucuzlatma anlamına gelmemeli. Varoluş ilkemize, özumuze değer katarak yol almalıyız.

Yaza yaza yaz geldi kalemıme naz geldi der aranızdan ayrılırım.
Bugünlük benden bu kadar …
Huzurlu Sevgilerle
Hoş Kalın
Zeynep Ç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder