11 Aralık 2012 Salı

EY KÖPEKSEVER

EY KÖPEKSEVER



"Çocukların dışarıda oynamaları için, zor şartlarda yapılandırılan dar alanları kullanacağıma, piknik yapmaya çalışan, betonarlesmeden çalarak oturabildikleri bir avuç toprağa, çimene köpeğimin kakasını çişini yaptıracağıma, temiz ve steril alan bırakmayacağıma, plajlarda köpeğimle insanların burnundan getireceğime, plaj kumlarını tuvalet olarak kullandıracağıma, sahil kenarlarında ve doğada spor yapanların üstüne köpeğimi saldırtacağıma, çocuk bahçelerinde oynayan çocukları köpeğimle korkutacağıma, köpeğimden sürekli kafası, beyni karışmış kırma köpekler üretip, çevreye başı bos bırakacağıma, yaz bittiğinde kışlığıma giderken, köpeğimi yazlıkta açık bırakıp gideceğime, sıkılınca da köpeğimi dışarı atacağıma, köpeğimin özgürlüğü ile ilgili sorumluluk almayacağıma ve en önemlisi köpek sevdiğim için insanları sevmeyeceğime and içerim"

Hanı acaba diyorum hayvan severlerin böyle bir andı var da haberimiz mı yok! 


Çünkü hayatımda hayvan sever olarak kimi görsem bu zihniyette. Bu mudur hayvan sevmek ya da hayvan bakmak. Gösteriş adına heves için hayvan sevilmez ve de bakılmaz.. Hayvana da çok büyük yazık. Sonuçta hayvan bakmaya karar verdinse, özellikle bu bir köpekse; bir canlı bakmaya karar veriyorsun demektir. Bunun da sorumluluğunu almak lazım..

Eğer, hayvan sevmek insan sevmemek demek ise,  bu durumda  da tercih yapmak gerekir. İşte o zaman tercihimi insan severden yana kullanırım. Ama bu algılamayı hiç anlamıyorum. Hayvan sever pekâlâ insan da sevebilir. İnsan sevende hayvan sevebilir. Sevmenin kotası ve sınırları olamaz ! Alabildiğince her şeyi sev!  Sevdikçe hayatın daha yaşanır, daha gaye dolu olur.

Geçenler de yaşadığım olayı abartmadan, hiçbir eklenti yapmadan paylaşmak istiyorum. Spordan dönmüş sahilde dinleniyordum. Bir amca geldi. İrı kıyım bir tip. Yanı şakalarda anlatılan bir kaç porsiyonluk tipler vardır ya, aynen öyle sürüm de biri. Yanında da cüssesine göre bir alman kurdu. Hem de tasması açık. Zaten bu tür hayvanların neden, şehirlerde beslendiğini de hiç çözemedim. Yan tarafta ise, annesinin yanında 3-5 yaslarında ufak bir kız çocuğu, denize taş atıyor.

Anne der ki;

- beyefendi köpeğinizi, çocuğumun yanından geçerken tutar mısınız, ürküyor..

Adam boğuk gurbetçi tonlamasıyla yanıt verir;

- Hanfedü, siz benim k… benziyorsunuz. Köpeğimin dört pasaportu var. Senin neyin var. Hani şayet köpeğim kadar değerliyseniz köpeğimi tutayım:

Tabi ki her zamanki gibi cengaver ben, bu olaya da dâhil olmak istedim. Fakat adamın dilinin pervazsızlığından ve köpeğin salyalarından korkarak hafif bir yusuf yusuf edasıyla  Zeynep içinden der ki,

- Biz sadece insanız, peki ya siz ne zaman ayrıldınız aramızdan…

Gecen gün gezmeye ailemle Ayvalık’a gittim. Ne gezme ne gezme. Ayağım toprağa değmedi, dersem, yalan olmaz.  Meğersem yaz bittiğinde yazlıkçılar evlerine dönerlerken köpeklerini almayı unutmuşlar.İnanın, her yer başıboş köpeklerle doluydu. Ödün  yiyorsa arabadan in bakalım da göreyim seni... Yazık sahipleri bütün köpekleri bırakıp gitmiş. Yani onlarda haklı  kendilerine sahip çıkamazken, hayvacıklara nasıl sahip çıksınlar.  Keza Foça, Akçay Dikili de de kışları bu manzarayla karşılaşmak mümkün.

Benim tezime göre, sokak köpekleri kolay kolay saldırmıyorlar. Çünkü onlar sokakta büyüdükleri için boyunlarının bir tarafı büküktür. Hayat kavgaları vardır. Tek amaçları tok kalmak ve gelecek tehlikelerden korunmaktır. Ve insanlara alışıklardır. Ama ev ya da bahçe köpekleri öyle mi? Sürekli kapalı ortamlarda olduklarından dolayı ve en önemlisi çoğu, ‘tut getir’ komutuna göre yetiştirilirler. Dolayısıyla da tasmalarından kurtuldukları an, gördükleri her şeyi tutma oyununa başlıyorlar. Köpek paçama yapışmış çekip duruyor. Sahibi gayet rahat oradan;

-korkma korkma bir şey yapmaz, seni sevdi oynamak istiyor.

-Lütfen ama , ben oynamak istemiyorum, bunu köpeğinize güzel bir dille anlatın. Hani ben anlatmak zorunda kalmak istemiyorum da. Sonra derinden bir ses gelir ..Harttt ve sonrası bir yanki ciyakkkk

Niye tüm sevgiler illa acıtacak, anlamıyorum.(bugün de hep sizle anlamadığım şeyleri paylaştım. ) Durumu tercihe dönüştürürsek;  

  "içinde acının olmadığı sevgisiz bir dünyada mı yaşanmalı yoksa, içinde acının olduğu sevgi dolu bir dünya da mı yaşanmalı?"

Son yıllarda hayvan severlik pik yaptı. Aslında bu durumdan bir yandan da oldukça sevinç duyuyorum. Sonuçta birileri hayvanlara sahip çıkmalı. Onlarda canlı. En azından benim gibi takıntıları olanlar bakamıyorsa da, bakanlara destek çıkmalıyız. Madalyonun diğer tarafından bakarsak “sevmek” duygumuzu kaybetmemek için, hayat içinde yüreklerimize sevgi eksersizleri yaptırmalıyız. Hayatımıza dahil olanları sevmekten korkmamalıyız. Çevremizde olanlara duyarlı oldukça ve sevdikçe de içimizde sevgi büyür. Bunun karşıtı olamaz ve olmamalı da..

Ama bir şeyi sevince , öbür şeyden nefret etmemeliyiz. Özgürlüklerimizi kullanırken başkalarının özgürlüklerini ihlal ettiğimiz de, özgürlüğün bir kalitesi olmaz. Amaç hayvan sevmek ise, zevkimize göre yeni türler üretmek yerine, sahipsiz sokak köpeklerine sahip çıkalım. Onların canlı olduğunu duyguları olduğunu unutmayalım. Ayrıca, canımız sıkıldığında onları, sokağa atma lüksümüz yok. Hayvan alıp bakmaya karar verdiğimizde, bir amacımız yoksa, hiç karar vermeyelim bırakalım doğada kalsınlar. Adı, cinsi ne olursa olsun canlı bir varlığa bakmak, burjuva hevesinin ötesinde bir sorumluluk ve özveri ister..

Bana köpeğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim...

Ve bir de mümkünse bedenimize uyumlu hayvanlar seçsek ne güzel olur.1,90 lık adam kaniş niye bakar ya da narin yapılı bir bayanda itinayla bakılan road river ne alaka . Şuna kesinlikle inanıyorum; hayvan sahipleri ruhlarını ve Kişiliklerini yansıtan hayvanları genelde tercih ediyorlar Yani o narin hanım da bastırılmış yada bastırılmamış bir sert karakter.O cüsseli abi de ise, kamufle edilmiş naif yumuşak bır hayatın gizli olduğunu düşünüyorum.
Huzurlu Sevgilerle

Hoş kalın

Zeynep ÇERKEZ

1 yorum:

  1. Komşum aç yatarken bir asgari ücretin yarısı kadar meblağı köpeğimin maması, aşısı, sigortası v.s. için harcayacağıma.. Adam emekli olduktan sonra kafa dinlemek için şehir dışında satın aldığı bahçe içindeki konutlarda köpek besleyeceğime, köpeğimin havlamasına ses çıkarmayacağıma ama komşum gürültüden rahatsız olupta köpeğime "hoşttt" dediği zaman ona "hoşttt deme çünkü onun bir adı var!" diyeceğime... İnsanlara hitap ederken fütursuzca "lan" kelimesini kullanabilirken köğeğime "it" diyenleri azarlayacağıma...
    (not: yukardakiler tamamen bir mizansen, hayal ürünü olmayıp bu fakirin bizatihi şahit olduğu vakalardır. Yoksa ne anlarım ben itten, köpekten)

    YanıtlaSil